
Step Bir Yolculuğun Öyküsü
Bir saat kadar gidersin... Yolda, sessiz bir eski höyük ya da Tanrı bilir kim tarafından ve ne zaman konmuşsa taştan bir kadın figürü denk gelir, bir gece kuşu sessizce toprağın yüzeyinden uçarak geçer; stepe ait efsaneler, rast geldiklerinin öyküleri, stepli dadıların masalları ve senin bizzat görebildiğin, ruhunla kavrayabildiğin her şey yavaş yavaş aklına gelir. İşte o an, gördüğün ve duyduğun her şeyde (böceklerin vızıltısında, şüphe uyandıran figürlerde ve höyüklerde, derin gökyüzünde, gece kuşunun uçuşunda) güzelliğin zaferi, gençlik, gücün doruk noktası ve yaşam ihtirası başlıyormuş gibi olur; ruhun güzeller güzeli yurduna, sıkıntılarla dolu yurduna ses verir ve de içinden gece kuşuyla birlikte stepte uçmak gelir. Güzelliğin zaferindeki, mutluluğun taşkınlığındaki gerginliği ve hüznü hissedersin, sanki step yalnız olduğuna, zenginliklerinin ve yaratıcılığının dünya için heba olduğuna inler, kimsenin terennüm etmediği, kimseye gerekli olmayan mutlu uğultunun içinden onun hüzünlü umutsuz çağrısını duyarsın: Şarkıcı! Şarkıcı!