
Mektebin Bacaları
“Daver, şu dünyada görüp görebileceğiniz en dümdüz adamdı. Kelimeleri hep ilk anlamlarıyla anlıyordu. Mecaz düşünme kabiliyeti yoktu. Zeki miydi, salağa mı yatıyordu yoksa bizi mi salak yerine koyuyordu, bunu, otuz senedir çözemedim. Çağımızın Karagöz’ü gibi bir şeydi. Geriye kalanımız da Hacivat. Sınıfta, okulda gazabına uğramayan kimse yoktu. Ne diyordu şarkıda: Dayan dayanabilirsen Ali Cabbar!”
Yalnızca Daver mi? Miço, Necmettin, Sami ve diğerleri… Doksanlı yıllarda, Anadolu’nun ortasında bir yatılı okul. Bu okulda yolları kesişen bir avuç genç yürek. Her biri farklı şehirlerden, farklı kültürlerden… Kimi zekâsıyla, kimi esprili kişiliğiyle, kimi titizliğiyle ön plana çıkan farklı insan hikâyeleri.
Mektebin Bacaları’nda öğrenciliğin o muzip yanıyla karşılaşacak, otuz yıl önceki bu sınıf, bizim sınıfa ne kadar çok benziyor, diyeceksiniz. Çünkü bu hepimizin hikâyesi.