Düşüşün Dört Mevsimi
Bir ülke çökerken, bir insanın içindeki mevsimler de birer birer çürür.
Taliban’ın şehre adım adım yaklaştığı günlerde Kabil’in üzerinde ağır bir sessizlik dolaşmaktadır. Düşüşün Dört Mevsimi, bir çöküş hikâyesidir: Bir devletin, bir hayatın ve bir vicdanın parçalanışı... Ama aynı zamanda bir hesaplaşmadır: İyilik ve kötülüğün insanın kanında birlikte nasıl yaşadığına, savaşın sıradan insanı nasıl yuttuğuna, güç ve korkunun insan ruhunu nasıl eğip büktüğüne dair acı bir yüzleşme.
Her biri bir mevsim gibi değişen ruh hâlleri, kabuslar, sırlar, kaçışlar, kayıplar... Nebi’nin gözünden Kabil’in çöküşüne tanıklık ederken, okur yalnızca Afganistan’ın trajedisini değil, insanın en karanlık dönemlerinde bile var olmaya çalışan umut kırıntılarını da görür.
Ahmed Ziya’nın güçlü anlatımı, okuru savaşın en çıplak gerçekliğinin içine çekiyor: Bir ülke düşerken, insan nasıl ayakta kalır? Kötülükle iyiliğin sınırı nerededir? Masumiyet, kaybedildiğinde nereye gömülür?
Afganistan’ın son kırılma anını bir insanın iç sesiyle harmanlayan Düşüşün Dört Mevsimi, çağdaş Afgan edebiyatının en sarsıcı metinlerinden biri.